28 Şubat 2012 Salı

Kin ve nefret...

Hep bir kızgınlık, hep bir karşı geliş. İktidar, güç sende diye sadece senin mi konuşmaya hakkın var?

Değil galiba. Bu ülkede insanlar yıllar önce düşüncelerini söyledikleri için dışlandı demiyorlar mı? Diyorlar... Akıllarından geçenleri dillerine getirdikleri için çile çektiler demiyorlar mı? Diyorlar. Buna yıllardır karşı değiller mi? Karşılar.

Eee, o zaman şimdi bu nefret, bu kin, bu fikir tanımamazlık nedir? Senin düşündüğünü düşünmemek, senin dile getirdiğine karşı olmak, fikrini söylemek neden bu kadar zorunuza gidiyor. Yıllar yılı bundan şikayet etmediniz mi? Taraf ve bertaraf çok ağır, kişilik haklarına hakaret değil mi? İsteyen istediğini söyler, güç elindeyse niye çekiniyorsun, istediğini yaparsın. Sana kimse karşı koyamaz. Zaten yapıyorsun da, hesap sorduğunu iddia ediyorsun. Bir sürü insan cezaevinde, demek ki sen muktedirsin. O halde bu öfke neden?

Neden belli. Bulunduğu yer, kuvvet, güç, iktidar yetmiyor. Her ne kadar Yunus, Mevlana dese de, kin dolu, nefret dolu. Yıllar önce yapılanları hazmedemiyor, Kenarından köşesinden destek verene de kızıyor, sessiz hiçbir şey söylemeyene de.

Bunun sonu belli. Ya herkes hizaya gelecek, ya cezasını çekecek ya da arkadaş, arkadaşıyla, dost dostuyla ve kimbilir belki de akrabalar birbiriyle zıtlaşacak, kavga edecek. Aynı masaya oturanlar birbirine kötü gözle bakacak.

Hazmedemeyecek hiçbir şeyi. Kin ve nefrettir bunun adı. Bu asla bitmeyecek. 15 yılın değil, 85 yılın hıncı... Bitmeyecek...