18 Ocak 2013 Cuma

Birand'ın ardından...

Kısmet olmadı çalışmak... Engin deneyimlerinden birebir yararlanamadım. Ama uzakta da olsa hep öğreticiydi. Ekranda yaptıklarını görünce onun gibi olmak için mücadele verdim.

Birkaç kez karşılaştık. Ya çok sevdiği Galatasaray'ın maçında tribünde ya da konuk olarak geldiği kanalımda... Yüzü hep gülüyordu. O günlerde 'inşallah bir gün onunla çalışırım' diye içimden geçirdi. Olmadı...

O'nun izlerini hissettim daima...
Gazetecilikte imkansız bir şeyin olmadığını öğretti.
Mesleğin ağabeylerinin, çömezlerin yanında olması gerektiğini öğretti.

Deniz Arman bir anısını anlattı. Yıllar önce Birand'ın yanına geldiğini, kendisine bir sunum yap bakalım dediğini söyledi... İlk kez kamera önünde havadan sudan bir şeyler anlattığını ve hemen ardından Birand'ın 'tamam sen artık televizyoncusun' dediğini üstüne basa basa biz genç gazetecilerle paylaştı.

O anı çok özeldi... Birand'ın nasıl gençlere destek verdiğinin kanıtıydı aslında... Onun için çalışamadığıma üzgünüm.

Yeri dolar mı bilmem...
Tek yol var, yetiştirdikleri de onun yolundan giderse evet.
Bu işe gönlünü, ömrünü verenlerin seslerine kulak verecek birileri çıkarsa evet.

O'nun büyüklüğü, çalışan çalışmayan herkesin minnetle ve özlemle anmasından belli.

O'nunla aynı mesleği yapmak büyük şans ama O'nunla aynı haber merkezinde olamamak da bir o kadar şansızlıktı.

Artık yapacak bir şey yok. İzinden gitmek ve direnmekten başka. Çünkü o şunu öğretti... İmkansız diye bir şey yoktur, çalışmak önemlidir.

Sabırla, inatla, özenle, gece gündüz, sıkılmadan yola devam. Tüm olumsuzluklara rağmen...