24 Ağustos 2014 Pazar

ALS...




ALS hastalığına farkındalık yaratmak için üzerime düşeni yaptım.. 
Önce bağışımı gerçekleştirdim, ardından da buzlu suyla ıslandım. 

Umarım bu küçük destek, ALS hastalarına umut olur. 

Onlardan desteğinizi esirgemeyin. Az ya da çok demeyin. Ne kadar yapabiliyorsanız o kadar bağışlayın. 

Ve her zaman sosyal sorumluluk projelerinde yer alın, yardıma ihtiyacı olanları unutmayın, hep destek verin...

20 Ağustos 2014 Çarşamba

Kral Kupası


İspanya Kral Kupası...
Real Madrid - Atletico Madrid...

Haberinsesi'nin sesinden...

Galatasaraylı olmak ayrıcalıktır...

Galatasaraylı olmak ayrılacılıktır... 
Kazandığı başarılarla, iyi günde kötü günde kenetlenmesiyle...
Galatasaraylı olmak başkadır...
Herkesin imrenerek baktığı takım olgusuna sahip olmaktır... 
Sadece Galatasaraylıların hissedebileceği duygulardır...




- 4 sene üstüste şampiyon olabilmektir...
- Metin Oktay ruhuyla nesilden nesile aktarabilmektir...
- Dünya yıldızlarının Türkiye'deki ilk tercihi olacağını bilmektir...
- Arsenal'i devirip ülkeye Avrupa'dan ilk kupayı getirebilmektir...
- Devleri dize getirmektir...
- Süper Kupa'yı kazanabilmektir...
- Yıllarca Türk bayrağını en iyi temsil eden takım olmaktır...
- Türkiye Kupası'nı açık ara en fazla kazanan takım olmanın rahatlığını hissetmektir...
- Avrupa'ya en fazla yerli oyuncu gönderip, yıldız yetiştirmenin gururunu yaşamaktır...
- Dünyanın en iyi koreografilerini yapabilmektir...
- Yapacağım deyip; yapmaktır...
- Tam bir Şampiyonlar Ligi takımı olmaktır... 
- Türkiye'de en fazla taraftara sahip olduğunu bilmektir... 
- Özgüvendir...
- Bütün dünyanın cehennem dediği bir atmosfere sahip olmaktır...
- Hırstır...
- Asla peşini bırakmamaktır...
- Sonuna kadar mücadele etmektir...
- Hiçbir takımdan korkmadığını gösterebilmektir...
- Ezeli rakibinin sahasında şampiyonluk kupasını kaldırabilmektir...
- Güzel günleri unutmamaktır...
- Yapabileceğine inanmaktır...
- Mucizeleri gerçekleştirmektir...
- Rakip tanımamaktır...
- Başı dik yürümektir...
- Alemin kralı olduğunu göstermektir...
- Dünya birincisi olmanın nasıl bir duygu olduğunu tatmaktır...
- Alnımızın akıyla yürümektir...
- Babamızın bize verdiği en güzel hediye olduğunu bilmektir...
- Yensen de yenilsek de her defasında ''İyi ki Galatasaraylıyım'' diyebilmektir...




7 Ağustos 2014 Perşembe

Soma... İzmir... 47 Yıl Önce...

Galatasaray'la Atletico Madrid, Soma'daki maden faciasının yaralarını sarmak için buluştu İzmir'de... 
Atatürk Stadı tarihi günlerinden birini yaşıyordu... Bir hazırlık maçıydı ama hepsinden önce, hayırlı bir iş vardı ortada... 
Sarı kırmızılı takımın evladı Arda, kulübünü aldığı gibi, bu maça geldi... Son İspanya Şampiyonu, ince hareketiyle gönüllerde taht kurdu... 

Başta Somalı çocuklar olmak üzere acılı aileler, 90 dakikalığına da olsa acılarını bir kenara bıraktı, iki büyük kulübün kendileri için verdikleri mücadelenin keyfini yaşadı...



35 derece sıcakta, Galatasaray ve Atletico Madridli futbolcular, mücadeleye başladı... 90 dakika bittiğinde sahada birbirine üstünlük sağlayan yoktu ama kazanan Soma oldu, Türkiye oldu... 
Atletico Madrid, yardım maçı da olsa İzmir'den eli boş dönüyordu, tıpkı 47 yıl önce olduğu gibi... 
Madrid temsilcisi, yıllar yıllar önce İzmir'e tur için gelmişti.
1967 Kasım'ındaki kupa maçı için...
Daha sonra UEFA Kupası'na dönüşecek Avrupa Fuar Şehirleri Kupası'nın 10'cusunda Göztepe ile karşı karşıya geldi İspanyollar... İlk maçı 2-0 kazanmıştı Atletico Madrid... Rahattı, avantajlıydı... 



Ama Sarı-kırmızılı ekip inancını kaybetmedi... Alsancak Stadı'ndaki maça hızlı başlayan Göz Göz, 30 dakikada 2-0 öne geçti. Madrid kaptanı Collar'ın oyun dışında kalması İspanyolları tedirgin etmişti. Üstelik, golcüleri Ufarte de atılınca Atletico sahada 9 kişi kalmıştı. İş kuraya gidecek diye düşünülürken, son saniyelerde Halil'in golü geldi... Atletico Madridlilerin "maç bitti" itirazları sonucu değiştirmedi ve İspanyollar ülkelerine eli boş döndü.. 


Aynı Atletico, 47 yıl önce Avrupa'ya veda ettiği İzmir'e bir kez daha geldi... Bu kez ortada bir kupa yoktu, tek amaç yardımdı... Bu da başarıldı...

27 Mayıs 2014 Salı

İstanbul'un yüzleri...

Proje: İstanbul'un yüzleri (Face of Istanbul)
Tasarım ve Uygulama: İlhami Yıldırım
Model: Deniz Gülen

Sıradışı bu projede yer almak benim için harikaydı. Amatör ruhla profesyonel bir çalışma oldu. Emeği geçen İlhami kardeşime sonsuz teşekkürler, bu projede bana yer verdiği için.
İşte 15 saniyelik bir serüven...





24 Nisan 2014 Perşembe

GSTV zamanı...


Haberinsesi olarak 16 yıl aralıksız habere hizmet eden ben, bu kez spora hayat vermeye başladım. Tuttuğum takımın kanalında olam ayrı bir duygu ve heyecan.

Artık Galatasaray'la ilgili gelişmeleri cimbom'un sesi olarak dillendirecem. 

İşte bir sabah yayınından nacizane birkaç anons. 

21 Nisan 2014 Pazartesi

Üzgünüz...

19 Nisan günüydü... Galatasaray - Kasımpaşa maçını, verilen ceza nedeniyle sadece kadınlar ve çocuklar izleyebilecekti. 

Sabah erkenden Aslantepe'ye akın etti, sarı kırmızıya gönül verenler. Stat gişesinde 7'den 70'e, kucağında çocuğuyla kadın taraftarlar kuyruktaydı. Hepsi heyecanlı, hepsi hazırdı bu maça. Galibiyetti tek düşündükleri.

Kapılar açıldı, dişi aslanlar koştu 52 bin kişilik Arena'nın tribünlerine... Bayraklar, flamalar, şarkılar, tezarühatlar. 

Muslera ve Melo en çok ilgiyi gören futbolculardı. Tam bir cümbüş havası vardı Arena'da. Bir an olsun susmadı Galatasaray'ın kadınları.

Maç başladı. Daha ilk dakikalarda gelen gol bile bozmadı morallerini. 

Ve o dakikalarda bir kişi takıldı gözüme. Genç bir kadın.. Kucağında bebeği, tribündeydi... Heyecanlıydı. Belki de hayatında ilk kez maça gelmişti. Bebek arabası da hemen yanı başındaydı. 

Bebeğiyle maça seyre koyuldu. Ama işler hiç de iyi gitmiyordu. 2 - 3 derken fark açılıyordu. Bir yandan bebeğiyle ilgilenen o kadın taraftar, bir yandan da takımının maçını izliyor, olan biteni anlamaya çalışıyordu. 

Yüreğimde bir şeyler çatırdadı o anlarda. Bir kaç aylık bebeğini yanına alıp, Galatasaray'ı izlemeye gelen o kadın, daha fazla dayanamadı. çocuğunu arabasına koydu, son bir kez daha yeşil zemine baktı ve evinin yolunu tuttu. 

Dokunmuştu bu sahne. Üzgündüm. O'nu ve yavrusunu mutsuz eve göndermekti üzüntüm. 

Kimbilir belki bir daha gelemeyecekti böyle bir maça. Ama eminim ki; yüreğinde sarı kırmızı sevda her şeye rağmen yaşayacaktı.