18 Mayıs 2012 Cuma

haber demek emek demek...

Rutin bir gün düşünün... Memur, işçi, esnaf, işadamı... Sabah kalkar, işyerine, plazasına ya da ofisine gider... Çalışır, öğlen yemeğini yer, işini yapar, akşam olunca da servisine, aracına biner evine gider...

Ya haberciler... Rutin bir gün ise, yine zahmet çoktur... Sadece 2 dakikalık bir haber için bütün gün uğraşır... Sabah gelir, gündemini hazırlar... Toplantıya girer ve sonrasında haber koşusu başlar... Önce kameraman arkadaşını ayarlar. Sonra aracını bulur. Ve yolculuk başlar.... Saat 12'dir...

Bu İstanbul'da hiç de kolay değildir. Trafik meseledir, sıkıntıdır... Şanslıysa kolay ulaşır gideceği yere. Ama biraz şansız ise, vay haline...

Görev, çalıştığı yerin diğer yakasındaysa o zaman daha da sıkıntılıdır durum. Kimi zaman saatlerce trafikle boğuşur. Uzun zahmetlerin ardından 1,5 saatte gidilecek yere ulaşılır. Öyle hemen bitmez çekim. En iyisi olsun diye uğraşır muhabir de kameraman da.

En az 1-2 saat sürer çekim... Şimdi geri dönüş zamanıdır. Saat çoktan 3:30 olmuştur... Yine trafikle boğuşur haberci. Bu arada yemek yemeye bile fırsat bulamadığı anlar olur... 4:30'da ulaşır şirkete... hemen bilgisayar başına oturur, haberini yazar.

Editörü okur, onaylar... Bitti mi, hayır... Saat çoktan 5'i buldu... Bültene 1,5 saat var... Şimdi sırada montaj kuyruğuna girmek var... Şanslıysa bulur seti. 5:30'da atmıştır kendini montajcının yanına... Uğraş, uğraş,,, oldu mu saat sana 18:30...

Koca bir gün bitti. Şimdi haber başlayacak. Ve haberci, sadece 2 dakika için tüm günü yedi, bitirdi. Ona bişi kalmadı...

Onun için haber demek emek demek... Ekran başındakiler haberdar olsun diye, tüm gün uğraşır haberci... Takdir edilmesi gerekirken, üzerler çoğu zaman... Ama habercilik sevdasıdır onları ayakta tutan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder