Başbakan Erdoğan, bugünlerde dindar nesil yetiştirmenin de gazıyla, CHP'ye camiler üzerinden yükleniyor... Ama öyle böyle değil, taaa 1935'lerden başlıyor 1950'lere kadar gidiyor.
Hatta belge ve gazete kupürleri gösteriyor, camiler ahır yapıldı, depo yapıldı diyor. Anlayacağınız 9 yıldır çıt yokken, şimdilerde cami sevdalısı oluverdi Başbakan... Olabilir zamanı şimdi gelmiştir. Uygun an şimdidir. Neyse...
Tabii Türkiye'de araştırmacı gazeteci olmayınca da ne kadar bilimsel konuşuyor, kimse sorgulamıyor. sorgulamayın zaten.. Hatta yakın geçmişe hiç bakmayın...
CHP o kadar insafsız ki, kutsal değerler camileri yok sayabiliyor. Belki de darbelere zemin bile hazırlamıştır camilerde. Devrimci yetiştirmiştir.. Tıpkı sizin mücahit yetiştirdiğiniz gibi...
Camiye saygı sadece depoyla, ahırla mı ölçülür peki?..
Tarih 12 Aralık 1997. Yer Siirt.
Minareler adlı eser..
Döneceğiz bir gün bu şehr-i tayyibe
Döneceğiz elbet
memleketimize
Minareler Süngü
Kubbeler Miğfer
Camiler
Kışlamız
Müminler Asker
Başbakan Erdoğan hani şiir yüzünden ceza aldım diyor ya, evet çok ayıp etmişler. Ama Sayın Erdoğan, minare neden süngü oluyor? Kubbe miğfer olarak mı size cazip geliyor? Kutsal mekanımız camileri neden kışlaya çevirdiniz? Namaz kılanlar da askerler mi oldu şimdi?
Şimdi bazı akıllılar çıkıp bu şiir diyebilir... Pardon ben anlamamışım...
Fazla söze gerek yok...
25 Nisan 2012 Çarşamba
24 Nisan 2012 Salı
Aman dikkat...
Yüksek Öğretim Kurumu yani kısa adıyla YÖK, yeni bir karar aldı. Fen Edebiyat fakültesi öğrencileri için formasyon programını kaldırdı. Yani, yeni düzenlemeyle artık bu bölümlerden mezun olanlar öğretmen olamayacak..
Garip değil mi... Şimdi çıkıp, eğitim fakülteleri var, onların uzmanlık alanı, onlar yapmalı bu işi diyebilen çıkabilir. Haklı olabilirler. Peki sen bu bölüme giren öğrencileri nerelerde istihdam edeceksin? Nasa'da mı? Tübitak'ta mı? Gölbaşı uzay merkezinde mi? Edebiyatçıları ne yapacaksınız Türk Dil Kurumu'na mı yerleştireceksiniz...
Son sınavda öğrencilerin fen ve matematikten aldığı sonuçlar ortada... Bunu nasıl düzeltiriz diye düşünmeyi kenara bırakan büyüklerimiz, üstüne üstlük bir de Fen mezunlarını iyice okullardan uzaklaştırıyor..
Her yıl 5 bin mezunun verilmesi de YÖK'ün neden böyle bir karar aldığının ipuçları gibi... Öğretmen açığına rağmen hala binlerce kişinin atamasının yapılmaması bir neden...
Şimdi YÖK, iletişim fatültelerine de el atabilir... Gazetecilik okuyana televizyon yasağı, radyo televizyon okuyana da gazetede çalışma yasağı gelebilir. Aman dikkat.
Garip değil mi... Şimdi çıkıp, eğitim fakülteleri var, onların uzmanlık alanı, onlar yapmalı bu işi diyebilen çıkabilir. Haklı olabilirler. Peki sen bu bölüme giren öğrencileri nerelerde istihdam edeceksin? Nasa'da mı? Tübitak'ta mı? Gölbaşı uzay merkezinde mi? Edebiyatçıları ne yapacaksınız Türk Dil Kurumu'na mı yerleştireceksiniz...
Son sınavda öğrencilerin fen ve matematikten aldığı sonuçlar ortada... Bunu nasıl düzeltiriz diye düşünmeyi kenara bırakan büyüklerimiz, üstüne üstlük bir de Fen mezunlarını iyice okullardan uzaklaştırıyor..
Her yıl 5 bin mezunun verilmesi de YÖK'ün neden böyle bir karar aldığının ipuçları gibi... Öğretmen açığına rağmen hala binlerce kişinin atamasının yapılmaması bir neden...
Şimdi YÖK, iletişim fatültelerine de el atabilir... Gazetecilik okuyana televizyon yasağı, radyo televizyon okuyana da gazetede çalışma yasağı gelebilir. Aman dikkat.
21 Nisan 2012 Cumartesi
5+5 mi, 7 yıl mı?
CHP, Cumhurbaşkanlığı seçim yasasını Anayasa Mahkemesi'ne götürdü... İtirazları var.. Gül'ün nezninde görev sürelerinin artık 5+5 olduğunu iddia ediyorlar. Ak Parti ise şimdi 7, Gül'den sonra 5+5'te ısrarlı...
CHP'nin itirazı yaz ortasında büyük ihtimalle Temmuz gibi sonuçlanacak... İki senaryo var. Ya mahkeme itirazı reddedecek ya da evet bu doğru deyip, Ak Parti'yi ters köşeye yatıracak.
İlk seçenek olursa sıkıntı yok... Ama ikincisi yaşanırsa Türkiye'yi çok zor bir yaz bekliyor diyebiliriz. Ve hayati seçimlerin yapılacağı bir dönem olacak.. Özellikle Racap Tayyip Erdoğan için...
Eğer, Gül'ün görev süresi 5 yıla inerse ağustos'ta seçim yapılmalı.. İşte o zaman işler değişecek. Erdoğan kendini 2014'e göre hazırladı.. Gül, görevini bitirecek, kendinin de 3. dönem milletvekilliği sona erecek ve Çankaya'nın yeni sahibi 10 yılsüreyle Erdoğan olacak...
Ama bu yıl seçim olursa, Erdoğan'ın bir karar vermesi gerecek.. Ya dostum, kardeşim dediği Gül'ün 5 yıl daha o koltukta kalmasını sağlayacak ya da başbakanlığı bırakıp, kardeşini de saf dışına iterek Çankaya'ya çıkacak...
Tüm bunları yaşayıp göreceğiz... Onun için Anayasa Mahkemesi'nin vereceği karar hepimizin hayatını etkileyecek.. Öyle ki, tatil planları bile anlamsız kalabilir :)
CHP'nin itirazı yaz ortasında büyük ihtimalle Temmuz gibi sonuçlanacak... İki senaryo var. Ya mahkeme itirazı reddedecek ya da evet bu doğru deyip, Ak Parti'yi ters köşeye yatıracak.
İlk seçenek olursa sıkıntı yok... Ama ikincisi yaşanırsa Türkiye'yi çok zor bir yaz bekliyor diyebiliriz. Ve hayati seçimlerin yapılacağı bir dönem olacak.. Özellikle Racap Tayyip Erdoğan için...
Eğer, Gül'ün görev süresi 5 yıla inerse ağustos'ta seçim yapılmalı.. İşte o zaman işler değişecek. Erdoğan kendini 2014'e göre hazırladı.. Gül, görevini bitirecek, kendinin de 3. dönem milletvekilliği sona erecek ve Çankaya'nın yeni sahibi 10 yılsüreyle Erdoğan olacak...
Ama bu yıl seçim olursa, Erdoğan'ın bir karar vermesi gerecek.. Ya dostum, kardeşim dediği Gül'ün 5 yıl daha o koltukta kalmasını sağlayacak ya da başbakanlığı bırakıp, kardeşini de saf dışına iterek Çankaya'ya çıkacak...
Tüm bunları yaşayıp göreceğiz... Onun için Anayasa Mahkemesi'nin vereceği karar hepimizin hayatını etkileyecek.. Öyle ki, tatil planları bile anlamsız kalabilir :)
12 Nisan 2012 Perşembe
senin mi benim mi dönemim?
Artık her sabah uyandığımızda ''son dakika'' yazısı görmediğimiz gün kalmadı güzel ülkemde. Her an bir şeyler yaşanıyor, 80 yıllık cumhuriyet'te... Övünüyoruz çok şeyimizle... Kadınlara verdiğimiz haklarla, dünya ülkesi olmakla, büyüklüğümüzle, ileri demokrasimizle...
Ama hiç sakin gün yok ülkemde... Her bir gelişme, hep bir olay... Fakat herkes ayrı telden çalıyor...
Adalet kimine göre doğru işliyor, kimine göre yanlış. Kimine göre intikam, kimine göre hak arama.
Ve son olarak 28 Şubat... Neredeyse senin askerin benim askerim tartışması yapılacak... Birçoğu gözaltına alınıyor, buna kızanlar, şu şu isimler niye yok diyor... Bir dönemin hesabını soranlar, kendilerinden hesap soranlara dokunmuyor.
Bir garip al gülüm ver gülüm mü yaşanıyor acep?
Gerçekten de senin adamın, benim adam mı var ülkede?
Bir dönemle hesaplaşılıyorsa, her dönemle mi hesaplaşılmalı?
28 Şubat'a var da 27 Nisan'a yok mu?
Varın siz karar verin.
Ama hiç sakin gün yok ülkemde... Her bir gelişme, hep bir olay... Fakat herkes ayrı telden çalıyor...
Adalet kimine göre doğru işliyor, kimine göre yanlış. Kimine göre intikam, kimine göre hak arama.
Ve son olarak 28 Şubat... Neredeyse senin askerin benim askerim tartışması yapılacak... Birçoğu gözaltına alınıyor, buna kızanlar, şu şu isimler niye yok diyor... Bir dönemin hesabını soranlar, kendilerinden hesap soranlara dokunmuyor.
Bir garip al gülüm ver gülüm mü yaşanıyor acep?
Gerçekten de senin adamın, benim adam mı var ülkede?
Bir dönemle hesaplaşılıyorsa, her dönemle mi hesaplaşılmalı?
28 Şubat'a var da 27 Nisan'a yok mu?
Varın siz karar verin.
9 Nisan 2012 Pazartesi
kırıp dökmek...
İnsanoğlunun yapısında var kırıp dökmeden yapamıyor bu hayatta. İnsanlık halidir, kırar da döker de. Önemli olan kırarken parçalamamak, dökerken yok etmemek.
En çok da aşk yaptırır adama kırıp dökmeyi. Gözü kör eder derler ya, işte öyle.
Ama ya geride kalanlar... Onlar umursanmaz çoğu kez, ne zaman ki, aşk biter, heyecan durulur, o zaman anlar insan yaptığı hatayı.
Önemli olan iş işten geçmeden anlamaktır. Çocuk oyuncağı değildir aşk.
Yıllar öncesindeki gibi kimse kimseyi eve de kapatmaz zorla. Gönül kimi isterse gider.
Yeter ki gönüller bir olsun.
Kırıp dökünce tadı da kalmıyor aşkın...
Kırıp dökünce zevk de vermiyor hayat...
Kırıp dökünce bitiyor kankalık, dostluk, arkadaşlık.
Her şey güzel gidebilecekken, ters yöne girmektir kırıp dökmek. Her şey belki unutulur ama yürekteki kırıklık ömür boyu bitmez.
En çok da aşk yaptırır adama kırıp dökmeyi. Gözü kör eder derler ya, işte öyle.
Ama ya geride kalanlar... Onlar umursanmaz çoğu kez, ne zaman ki, aşk biter, heyecan durulur, o zaman anlar insan yaptığı hatayı.
Önemli olan iş işten geçmeden anlamaktır. Çocuk oyuncağı değildir aşk.
Yıllar öncesindeki gibi kimse kimseyi eve de kapatmaz zorla. Gönül kimi isterse gider.
Yeter ki gönüller bir olsun.
Kırıp dökünce tadı da kalmıyor aşkın...
Kırıp dökünce zevk de vermiyor hayat...
Kırıp dökünce bitiyor kankalık, dostluk, arkadaşlık.
Her şey güzel gidebilecekken, ters yöne girmektir kırıp dökmek. Her şey belki unutulur ama yürekteki kırıklık ömür boyu bitmez.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)