24 Nisan 2014 Perşembe

GSTV zamanı...


Haberinsesi olarak 16 yıl aralıksız habere hizmet eden ben, bu kez spora hayat vermeye başladım. Tuttuğum takımın kanalında olam ayrı bir duygu ve heyecan.

Artık Galatasaray'la ilgili gelişmeleri cimbom'un sesi olarak dillendirecem. 

İşte bir sabah yayınından nacizane birkaç anons. 

21 Nisan 2014 Pazartesi

Üzgünüz...

19 Nisan günüydü... Galatasaray - Kasımpaşa maçını, verilen ceza nedeniyle sadece kadınlar ve çocuklar izleyebilecekti. 

Sabah erkenden Aslantepe'ye akın etti, sarı kırmızıya gönül verenler. Stat gişesinde 7'den 70'e, kucağında çocuğuyla kadın taraftarlar kuyruktaydı. Hepsi heyecanlı, hepsi hazırdı bu maça. Galibiyetti tek düşündükleri.

Kapılar açıldı, dişi aslanlar koştu 52 bin kişilik Arena'nın tribünlerine... Bayraklar, flamalar, şarkılar, tezarühatlar. 

Muslera ve Melo en çok ilgiyi gören futbolculardı. Tam bir cümbüş havası vardı Arena'da. Bir an olsun susmadı Galatasaray'ın kadınları.

Maç başladı. Daha ilk dakikalarda gelen gol bile bozmadı morallerini. 

Ve o dakikalarda bir kişi takıldı gözüme. Genç bir kadın.. Kucağında bebeği, tribündeydi... Heyecanlıydı. Belki de hayatında ilk kez maça gelmişti. Bebek arabası da hemen yanı başındaydı. 

Bebeğiyle maça seyre koyuldu. Ama işler hiç de iyi gitmiyordu. 2 - 3 derken fark açılıyordu. Bir yandan bebeğiyle ilgilenen o kadın taraftar, bir yandan da takımının maçını izliyor, olan biteni anlamaya çalışıyordu. 

Yüreğimde bir şeyler çatırdadı o anlarda. Bir kaç aylık bebeğini yanına alıp, Galatasaray'ı izlemeye gelen o kadın, daha fazla dayanamadı. çocuğunu arabasına koydu, son bir kez daha yeşil zemine baktı ve evinin yolunu tuttu. 

Dokunmuştu bu sahne. Üzgündüm. O'nu ve yavrusunu mutsuz eve göndermekti üzüntüm. 

Kimbilir belki bir daha gelemeyecekti böyle bir maça. Ama eminim ki; yüreğinde sarı kırmızı sevda her şeye rağmen yaşayacaktı. 


3 Nisan 2014 Perşembe

Bir Sevdanın Peşinde...

Amcam vesile oldu sarı kırmızı renklere bağlanmama... İyi ki de oldu. Gözümü onunla açtım, son nefesimi de onunla vereceğim. 

Çocuktum daha Galatasaray'ımın maçlarına gittiğimde. Saatler öncesinden stad önünde kuyruğa girer, güç bela Ali Sami Yen'e kavuşurdum. Bilet için günler öncesinden girilen çekilen cefayı saymıyorum bile. 

Sonra büyüdüm delikanlı oldum, içimdeki aşk da büyüdü. Ali Sami Yen'in yollarını aşındırmaya devam ettim. Belki eskisi kadar çok gidemiyordum ama en öenmli maçlarda tribündeki yerim, aldım. 

Ve gazetecilik dönemi... Bu kez, haberci olarak Mecidiyeköy'de olmanın gururu vardı. Ardından da tabii Aslantepe. 

Stada ilk kazma vurulduğu günden muhteşem açılışına kadar her anına tanıklık ettim, inşaatın hemen hemen her aşamasında haberci olarak görev yaptım...

Sonra gün geldi, bu kez hayatımda öyle bir gelişme yaşandı ki; Galatasaray'ın tam göbeğindeydim. Mabedde, Aslantepe'deydim. Üstelik takımım için görev yapmak amacıyla... 

Galatasaray Televizyonu'nda çalışmaya başladım. Rüya gibiydi. Artık, 52 bin kişilik stad arkamda sarı kırmızılarla ilgili ne gelişme varsa benim ağzımdan yayınlanıyordu milyonlara. 

Yıllar sonra bir sevdanın peşinde hak ettiği yerde olmak güzel insanın. Umarım uzun yıllar bu mutluluk devam eder.