10 Temmuz 2012 Salı

Ah istanbul...

Her şey çok güzel başlamıştı oysa... Çengelköy'den Beşiktaş'a boğaz vapuruyla geçerken, püfür püfür esen rüzgar içimi serinletiyordu.. Üstelik köprü trafiğini görünce dünya varmış dedim bir an...

O da ne.. Ne güzel sürpriz.. Tam sayamadım ama 10 kadar yunus, resm-i geçit yapıyordu boğazda. Hem de yanıbaşımda.. Harika bir görüntüydü... Tüm kederler, dertler bir kaç dakikalığına da olsa rafa kalktı...

Öylece bata çıka gittiler uzaklara.. Eee vapur da iskeleye yanaştı. İşte o anda başladı stres... Hep bir acelemiz var. Daha vapur yanaşmadan atlamaya çalışanlar, düşerim korkusunu hiç düşünmeden gitme derdindeydi...

Haliyle İstanbul'da çalışmalar sonrası trafik kilit olunca yöneticilerin de tavsiyesiyle toplu taşıma araçlarını kullanıyorum artık. Benim gibi bilinçli yüzlercesi de... Ama bu şehri yönetenler, maalesef yardımcı olmuyor bize...

Adam vapuru kullanmış karşıya geçmi, aracı iskelede bekliyor, işgüzar bir trafik polisi, bekleme yapma burda git bakalım diyor şoföre. Gel de sinirlenme... Nedir bu ya. Ayıp...

Minibüs beklerken, sıcağın da etkisiyle olsa gerek, bir vatandaş, bir başka vatandaşa çarpıyor. Özür dileyip gideceği yerde bağırıyor, çağırıyor. Kavg çıkması an meselesi ama allah'tan biri duyarlı da yoluna gidiyor.

Yola çıkıyorum. Bu ne trafik.... Kısa süre sonra anlıyorum nedenini. Köprüye girmeye çalışanlar tüm şeritleri kapatmış, haliyle bizim yolumuz da kapalı...

Neyse zor bela atlattık trafiği... İneceğim durağa geldim. O da ne... Bir çalışma da burda... Öylesine bir gürültü var ki anlatamam. Korna sesleri, insanların bağırışları, motor gürültüsü ve iş makinesinin insanın beynini törpüleyen o yüksek sesi...

Dayanılır gibi değil.. İsyan noktası tam anlamıyla...

İstanbul üstüne para verilip de yaşanan bir şehir artık.. Üstelik bu kadar paraya bir de çile çektiğimiz şehir...

Bugün bir kez daha anladım ki, varsa imkanın, durma bir dakika bile git...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder