Yıl 1996'ydı...
Sınavı kazandığımda çok mutluydum... Zaten hayalimdi de. Sonunda işsiz de kalsam Gazetecilik okuyacaktım. Başardım... O zanman öyle internet çok yaygın da değil, öğrenmek için ya 900'lü hatları arayacaksınız ya da elinize sonuç kağıdının gelmesini bekleyeceksiniz. Neyse uzatmayalım, aradı annem, sonra beni buldu ve o güzel haberi verdi. Marmara İletişim, Gazetecilik.
Hayatımda belki de hiç bu kadar mutlu olmamıştım. içim içime sığmıyordu. Sonra kayıt günü geldi. öyle İstanbul çok da bilmiyordum hani, doğma büyüme yaşasam da. Amcam geldi benimle, Nişantaşı'nda bir apartmana ulaştık. Burası mı dedim içimden. Hayaller farklıydı, kocaman bir kampüs bekliyordum.
Kapıdan girdim, öğrenci işlerine yöneldim, kaydımı yaptırdım. Artık ben de iletişim öğrencisiydim. Günler geçti, okul açıldı. Kartal'dan otobüse bindim, Nişantaşı'na ulaştım. Trafikten biraz geç kaldım. Ders rahmetli Nuri inuğur'un dersiydi. 401 no'lu salonda. Yanlış hatırlamıyorsam ya siyasi tarih ya da basın yayın tarihi dersiydi.
İçeri girdim, amfi yani sınıf tıka basa doluydu. Oturacak yer yoktu. Hocam çağırdı gel buraya dedi, hemen arkasındaki kalorifer peteğine oturttu beni, ordan dinledim dersi. Ve o gün her şey değişti aklımda. Kocaman olmasa da okulum, benim okulumdu. Yüzüm gülüyordu.
Günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovaladı. Mutluydum. MİHA Marmara Üniversitesi iletişim Fakültesi Haber Ajansı'na girdim. Kayıhan Hoca'yı tanıdım. Çok şey öğrendim. Sonrasında ulusal kanallarda geçen yıllar...
Ve tabii asla unutulmayacak bir isim. Ünsal Oskay... Elinde çayıyla gelirdi derse, kitap açık yapardı sınavı. Nerede kalmıştık sözleri hala kulaklarımda... Nur içinde yatsın...
Yıl 2012... Bir dekan gündemde bugünlerde. adı Yusuf Devran. Eleştirildiği için okulu kabusa çeviren bir dekan. Hayatımızın geçtiği ajansı yok eden bir dekan. Beraber okuduğumuz şimdilerde araştırma görevlisi olan Uraz kardeşime tavır alan bir dekan.
İletişim Fakültesi'nde her türlü iletişimi yasaklayan bir dekan. Ünsal Hoca'nın dişiyle, tırnağıyla var ettiği bir okulu tek kalemde bitiren bir dekan.
Ama şunu iyi bilmeli. Ne kadar baskı yaparsan yap, ne kadar zulüm edersen et, ne kadar yasak getirirsen getir, Marmara İletişim seni yarın ututacak. Silinip gideceksin işin bittiğinde. Çünkü kötüler sadece günü birlik anılırlar, sonra unutulurlar...
Ve burdan sesleniyorum. Ey YÖK, ey ÖSYM, ey Milli Eğitim Bakanlığı; Marmara İletişim'deki dekanla ilgili söyleyecek bir sözünüz, yapacağınız bir eylem var mı?
Yazınızı keyifle okudum kaleminize sağlık
YanıtlaSil